25 Mayıs 2013 Cumartesi

Demir Eksikliği İlacı

           
Demir vücudumuzda bulunması gereken bir mineraldir. Vücudumuzda bulunan yüzlerce mineral ve proteinin yapısında bulunan demir kan yapımında önemli bir rol oynamaktadır. Dünya nüfusunun büyük bir çoğunluğunda görülen demir eksikliği sonucunda kansızlık oluşabilmektedir. Demir kanda hemoglobin denilen ve kana kırmızı rengini veren proteinin yapısında bulunmaktadır. Hemoglobin sayesinde oksijen atardamar yolu ile hücrelere taşınmaktadır.

            Demir eksikliğinde hemoglobin hücrelere yeterli oksijeni taşıyamayacağı için yorgunluk halsizlik vb. belirtiler ortaya çıkmaktadır. Vücudumuzun ihtiyaç duyduğu demirin bir kısmı hemoglobinde bir kısmı da karaciğer ve dalakta bulunmaktadır. 

Demir eksikliği her yaşta insanda görülmekle beraber en fazla 6 ay ve 24 ay arası çocuklarda ergenlerde hamile ve adet gören kadınlarda görülme olasılığı daha yüksektir. Dikkat çeken renk solukluğu ve halsizlik en bilinen belirtilerindendir. Demir eksikliğinin teşhis edilmesi için kan tahlili yapılması gerekmektedir.

             Kanda bakılan değerlerin derecesine göre demir eksikliği ilacı kullanmak gerekmektedir. Demir eksikliğinin iyi takip edilmesi gerekmektedir. İlk başladığında vücut depolarında depolanmış demir kullanıldığı için tam kan sayımı demir ve demir bağlama tahlilleri yapılması gerekmektedir. 
Demir eksikliğinin kesin teşhisini sağlayan tahliller sonucunda eksiklik doğrulanmışsa demir eksikliği ilacı ile tedaviye başlamak gerekmektedir.

            Demir ilacı özellikle gebelerde erken doğan bebeklerde ergenlik çağındaki kızlarda yoğun adet gören kadınlarda böbrek yetmezliği olan hastalarda ihtiyaç duyulduğunda kullanılmaktadır. İlaç demir eksikliği tedavisinde olumlu sonuçlar vererek iyileştirme sağlamaktadır. 

13 Nisan 2013 Cumartesi

Karaciğer yağlanması nasıl oluşur?

           
İnsan vücudu karaciğeri korumak için yağ bezeleri oluşturur. Bu yağ bezelerinin normalin üzerinde oluşması ve karaciğere zarar verecek duruma gelmesi karaciğer yağlanması olarak adlandırılır. Bunun yanında vücutla oluşan yağların kan yolu ile karaciğer hücrelerine taşınması da bu yağlanmayı oluşturabilir. Tedavi edilmediği takdirde siroza kadar uzanan bir hastalıktır. Son yıllarda artmakta olan karaciğer yağlanmasının çok değişik nedenleri vardır.

            Karaciğer yağlanması nasıl oluşur? Bu sorunun bir tek cevabı yoktur. Hiç bir neden olmadan bu yağlanma oluşabildiği gibi en sık görülen yağlanma aşırı kilo alımına bağlı olan yağlanmadır. Bunun yanı sıra diyabet hormonal hastalıklar ani kilo alıp verme aşırı alkol tüketimi bazı ilaçların kullanımı hareketsiz ve spordan uzak yaşam şekli gibi nedenler sayılabilir.

            Karaciğer yağlanmasının nasıl oluştuğu tedavisinin de nasıl olacağının cevabını verir. Karaciğer yağlanmasının ilk evrelerinde ilaç ve doğal ürünler yardımı ile bu yağlanmanın önüne geçilebilir. Bunun yanı sıra yağlanma nedenlerinin tespiti ile önlem alınabilir. Aşırı kiloluların kilo vermesi aşırı alkol tüketimin azaltılması diyabetin kontrol altında tutulması yaşam içinde düzenli egzersiz yapılması bu yağlanmanın önüne geçmede yardımcı olacaktır. Karaciğer yağlanmasının tedavisi ömür boyu sürecek bir süreçtir. İlaçlar yardımı ile bu yağlanma azaltılabilir kontrol altında tutulabilir. Ama en etkili çözüm bu tedavilerin yanında nedenlerinin tespiti ve beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesidir.

8 Nisan 2013 Pazartesi

Mide bulantısı tedavisi

           
Mide bulantısı insanların günlük yaşantılarını etkileyen önemli bir klinik sorundur. Birçok insan hayatının farklı dönemlerinde bu sorun ile karşı karşıya kalmıştır. Tamamen fizyolojik bir durumdur. Mide bulantısı kusma ile birlikte görülür ve genelde iç içedir. Çoğu zaman kusma eşlik etmeyebilir. Kusma mide içerisinde bulunan maddelerin mide kaslarının terse kasılması sonucu dışarı çıkması olarak tanımlanabilir.

             Bu durum pek hoş bir duygu değildir. Bulantı ise kusma hissinin ortaya çıkmasıdır. Her iki durumda da hissedilen duygular hoş değildir. Kusma sonucu mide içerisindeki maddelerin bir kısmı ya da tamamı mide dışına çıkabilir. Mide bulantısı tedavisi bu sebeplerden dolayı kişiler için bir gereklilik halini almaktadır.

            Mide bulantısı çoğu zaman bir hastalık değildir. Sadece ortaya çıkacak olan bazı hastalıkların göstermiş olduğu bir semptomdur.  Birçok neden ile ortaya çıkabilir. Bakteri ve mikroorganizmalara bağlı bazı hastalıkların etkisi sırasında ortaya çıkabilir. Bununla birlikte tamamen psikolojik olarak da ortaya çıkma ihtimali bulunmaktadır. Mide bulantısı tedavisi için öncelikle bulantının sebebi bulunması gerekmektedir.

            Sorunun niteliği eğer kullanılan ilaçlardan dolayı ise ilaçlar kesilmeli bakteriyel bir durum ise tedavisine geçilmeli psikolojik sebeplere bağlı ise kişinin rahatlaması sağlanmalıdır. Doktor kontrolünde eğer ihtiyaç görülür ise ilaç tedavisine de geçilebilmektedir. Bu konuda ilaçların gösterdiğini olumlu etkiler tüm dünyaca kabul edilmektedir. Rahatsızlığın sebebine göre hareket etmek bu konumda en önemli adım olacaktır. 

4 Nisan 2013 Perşembe

Mide balonu

Obezite çağımızın en önemli sağlık sorunlarından bir tanesidir.  Obezite başta kardiyovasküler hastalıklar olmak üzere birçok sağlık sorununa neden olmaktadır. Gün geçtikçe obezitenin kişinin sağlığına ve yaşam kalitesine verdiği zararlar daha iyi anlaşılınca kilo vermek kaçınılmazdır. Ancak bazı kişiler için düzenli bir diyet programı uygulamak zordur. Bu yüzden obezite sorunu yaşayan kişiler alternatif yöntemler aramaktadır ve başvurmaktadırlar.

            Bu yöntemlerden birisi de mide balonu tedavisidir. Mide balonu obezite sorunu yaşayan kişilerin kilo vermek için başvurduğu yöntemlerden bir tanesidir. Oldukça popüler bir yöntemdir ve halk arasında da oldukça yaygın olarak bilinmektedir. Bu yöntemin avantajı genel anestezi gerçekleştirmeden yapılabilmesidir.

            Mide balonu mideye yerleştirilmektedir.  Mide balonu mide içerisine yerleştirildikten sonra gastroenteroloji uzmanları tarafından endoskopik olarak içerisi sıvı veya hava ile şişirilmektedir. Sıvı veya hava ile şişirilmeye dayanıklı mide balonu mide hacmini küçülttüğünden dolayı fazla gıda alımını engellemektedir. Mide balonunun maksimum kullanma süresi altı aydır. Bu süreden sonra çıkartılması gerekmektedir. Mide balonunun yerleştirilmesi yaklaşık 10-15 dakika arasında sürmektedir. Balonun midenin içerisine yerleştirilmesinden sonra ilk 48 saatte bulantı kusma gibi komplikasyonlar gözlenebilmektedir. Birkaç gün sonrasında bu şikayetler azalacaktır.

            Mide balonu tedavisi ideal kilosunun en az az %40 veya daha fazla üstünde olanlarda uygulanabilecek bir tedavi yöntemidir.  Çeşitli yöntemler deneyip kilo vermeyi başaramayan kişiler için bir alternatif zayıflama yöntemi olarak düşünülebilir.

3 Nisan 2013 Çarşamba

Karaciğer yağlanması kesin çözüm

Karaciğer yağlanması karaciğer adlı organın dokularında aşırı yağ birikimidir. Beslenme alışkanlığı ile yakından alakalı bir durumdur. Eğer karaciğerde bir hastalık oluşturmuyorsa tedirgin olmaya gerek yoktur. Ancak karaciğer enzimlerinde yükselmeye sebep oluyorsa dikkate alınması gereken bir durumdur. Özellikle şişman ve obezite hastası olanlarda karaciğer yağlanması oluşabilmektedir.

             Aşırı alkol tüketimi de karaciğerde yağlanma sorununa sebep olmaktadır. Şeker hastalığı beslenme bozuklukları aşırı alkol tüketimi karaciğerde aşırı miktarda yağ birikmesine sebep olmaktadır. Yapılan kan tahlilinde karaciğer enzimlerine bakılmaktadır. 

Değerler yüksek çıkıyorsa karaciğer yağlanmasının bir hastalığa sebep olmasından şüphelenilir. Karaciğer yağlanması belirti veren bir rahatsızlık değildir. Hastalar genellikle başka tetkikler yapılırken fark edilirler. 

            Yapılan görüntülü muayene sonucunda da teşhis konulmaktadır. Doktorun şüphelenmesi ile yapılan tetkikler sonucunda teşhis konulmaktadır. 

Karaciğer yağlanması kesin çözüm yolu diyettir. Kilo fazlalığı yani obeziteye bağlı olan hastalarda diyet yapmak ve kilo vermek hastalığın tedavisinde önemli yer tutmaktadır. Diyabet hastalarında oluşan karaciğer yağlanması kesin çözümü için kan değerlerinin normal seviyede tutulması gerekmektedir.

             Diyet yapan hastalar hayatlarından alkolü kesinlikle çıkarmalıdırlar. Yanmış yağlardan kızartmalardan hayvansal yağlardan sucuk ve pastırma gibi yiyeceklerden fındık fıstık gibi yağlı yemişlerden uzak durmak gerekmektedir. Karaciğer yağlanmasının tedavisinde ilaçlar kullanılmaktadır. İlaçlar mutlaka doktor tavsiyesi ile alınmalıdır. Uygun tedavi metotları ile hastalığın tedavisi yapılmaktadır. 

Özellikle yoğun alkol alan kişiler bu alışkanlıklarından mutlaka kurtulmalıdır. Alkol kendi başına siroz hastalığının en büyük sebebidir. Diyet ve ilaçlarla karaciğer yağlanmasının önüne geçilebilmektedir.  

31 Mart 2013 Pazar

Böbrek taşı tedavisi

Yapılan böbrek taşı tedavisi en sık uygulanan tedavi yöntemi dışarıdan şok dalgaları yardımı ile taşı kırma yöntemidir. Bu tedavi yönteminin tercih edilmesinin nedeni hastanın yatış gerekmeden ve anestezi almasının gerekmemesi ve de hastaya komplikasyon ve herhangi bir yan etki yapmamasından dolayı bu yöntem sıklıkla tercih edilmektedir. 

Dolayısıyla eğer hastada bir taş saptanırsa birinci tercih yöntemi hem hasta hem de doktor açısından şok dalgalar yardımı ile uygulanan böbrek taşı tedavisi olmaktadır.

            Bunda da amaç dışarıdan bir enerji kaynağı ile oluşturulan şok dalgası böbrekteki taşa lokalize edilir ve taş küçük parçalara 6 mm den daha küçük parçalara bölünür ve normalde bu parçalar idrar yolu ile kolayca vücuttan atılmaktadır. 

Taş 2 cm büyük ise ve taş idrar kesesine yaklaşmış ise ve aciliyeti varsa bu durumda taş kırma yöntemi tercih edilmez. Bu durumda zaman kriteri vardır ve taş 2 cm den büyük ise taş kırma yöntemi ile bu taşların bitimi için bir sonuca ulaşılamaz. Dolayısıyla bu tip durumlarda işin içine cerrahi yöntemler devreye girmektedir.

            Cerrahi yöntemlerde ise taş eğer böbreğin içinde ise böbreğin endoskopik bir alet yardımı ile cilt altından girilerek taş temizlenir. Eğer taş böbrek ile idrar kesesi arasındaki yolda ise ince bir optik cihaz yardımı ile idrar yapılan delikten içeri girilerek taş alınır. 

Bu tip durumlarda hekimlere başvurulmalıdır ve kullanılan ilaçlar vakaya göre olumlu etkiler oluşturmaktadır.


Kaynak : Safirex

28 Mart 2013 Perşembe

Karaciğer yağlanması sonuçları

Hiçbir neden yokken görülen karaciğer yağlanmasının yanı sıra alkol tüketimi hastalıklar ilaç kullanımı beslenme ve yaşam şekillerine bağlı sebepler de karaciğer yağlanmalarının başlıca nedenlerindendir. Karaciğer yağlanması hastaların kolaylıkla fark edebilecekleri türden bir hastalık olmamakla birlikte karın ağrısı kilo verme zorluğu iştahsızlık bulantı ve kusma önemli belirtilerdendir. Bunun yanı sıra yüzde ve vücutta oluşan sivilceler karaciğer yağlanmasıyla paralellik gösteren durumlardandır.

            Aşırı kalori tüketimi düzensiz beslenme ve sporsuz yaşamın getirdiği fazla kilolarda zaman içinde karaciğerin yağ bağlamasına sebep olan alkol ve ilaç kullanımı dışındaki en önemli sebeptir. Son zamanlarda karaciğer yağlanmasının artmasının en önemli sebeplerinden biri obezite sorununun giderek artması ve yaygınlaşmasıdır. Alkole bağlı karaciğer yağlanması sirozun ilk evresi olduğu için önemlidir. Onun dışında Hepatit ABC karaciğer kanseri ve diyabet hastalığı karaciğer yağlanması sonuçlarında oluşur. Karaciğer yağlanması başka hastalıkları tetikleyip ortaya çıkarmazsa ve doğru hamleler yapılırsa endişe edilecek bir hastalık değildir.

            Karaciğer yağlanması sonuçlarını önlemek zamanında teşhis ve düzenli ilaç tedavisi ve doğal ürünlerle mümkündür. Kullanılan ilaçlar ve dikkat edilen beslenme düzeni karaciğer yağlanmasının önüne geçebilmek için en önemli çözüm yollarındandır. Kolesterol arttıran yiyeceklerden uzak durmakta karaciğer yağlanması sonuçlarını en aza indirmek için gereklidir. Bunun yanı sıra düzenli spor yapmak ve ideal vücut kilosunu korumakta etkili çözüm yollarından sayılır.

26 Mart 2013 Salı

Böbrek taşı kimlerde görülür

Böbrek taşı kimlerde görülür sorusuna bakıldığında öncelikli olarak risk gruplarının değerlendirilmesi gerekmektedir. Böbrek taşı konusunda risk grupları arasında en önemlisi çevresel faktörleri taşıyan gruplardır. Sıcak iklimlerde yaşayanlar çok fazla terleyeler yeterince sıvı almayanlar gibi konular değerlendirildiğinde coğrafi bölgelerin bu hastalık üzerindeki etkisi ön plana çıkmaktadır.

            Ülkemiz iklim ve sıcaklığa bakımından taş bölgesidir. Avrupa ve Amerika'ya oranla ülkemizde çok daha fazla sayıda böbrek taşı hastası bulunmaktadır. İkinci faktör olarak ise genetik yatkınlık bulunmaktadır. Baba, anne,  dayı, teyze, hala, amca gibi birincil ve ikincil derecede akrabalarda taş varsa gelen soylarda taş oluşma riski çok yüksektir. Böbrek üreter idrar kesesi bölgesine bakıldığında eğer bu bölgede doğuştan gelen bir tıkanıklık varsa bu tip hastalarda böbrek taşı görülme oranı yükselmektedir.

            İdrar akış bölgelerine bakıldığında idrar akışının bozulduğu tıkandığı noktalarda böbrek taşı için risk faktörleri oluşmaya başlamıştır. Böbrek taşı önce çok küçük bir yapıda başlar. Bu oluşuma çekirdek adı verilir. Zaman içerisinde eğer tıkanıklık devam ediyorsa ve idrar oradan atılamıyorsa önce kum tanesine daha sonra ise büyük bir taş parçasına dönüşebilmektedir.

            Tedaviye ilk adım olarak ilaçlar ile başlanmalıdır. Bu alanda kullanılan ilaçlar hastalığın tedavisinde önemli rol oynamaktadır. Böbrek taşı kimlerde görülür diye bakıldığında kişiler sağlıklarına gereken önemi veriyorlar ise gerekli kontrolleri yaptırmalı ve alanında uzman hekimlerden yardım almalıdır. 

24 Mart 2013 Pazar

Şeker Nasıl Düşürülür


Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabet hastalığı kanda şekerin yükselmesi ile meydana gelen bir rahatsızlıktır. Kanda şekerin yükselmesi ile hastada bazı belirtiler gözlenir. Çok su içme fazlaca idrara çıkma çok fazla yemek yemekle beraber yaşanan kilo kaybı şeker hastalığının belirtilerindendir. Şeker hastalığında pankreas dediğimiz kan şekerini düzenleyen organdaki insülin hormonlarının salgılanması bozukluğuyla ortaya çıkar.

             Bununla beraber aşırı kilolu insanlarda artan yağ dokusuna bağlı olarak insülin yeteri kadar salgılansa bile şekerin hücre içine girip enerji olarak kullanılması engelleneceğinden şeker yüksekliği yani diyabet ortaya çıkabilir. Şeker hastalığı önlenmezse küçük ve büyük damarlar üzerinde olumsuz etkiler doğuracağından şekerin düşürülmesi gerekir.

            Şeker nasıl düşürülür? Şeker yüksekliğine karşı şeker hastaları insülin iğnesi kullanır. İnsülin kullanımı günde 2 ya da 4 doz olarak hastanın yaşı ve kilosuna göre düzenlenebilir. İnsülin kullanımında özellikle dikkat edilmesi gereken insülin kullanıldıktan sonra yemek saatlerine dikkat edilmesidir. İnsülinler etki süresine göre yemekten 2-4 saat sonra maksimum etkiye ulaşıp kan şekerini düşürürler. Eğer insülin yapıldıktan sonra yemek saati aksatılırsa kan şekerinde düşme ve hipoglisemiye bağlı semptomlar oluşabilir. O nedenle insülin kullanan hastaların yemek saatlerine dikkat etmesi gerekmektedir.

            Aşırı kiloya bağlı oluşan şeker yüksekliğinde egzersiz ve diyet yapılarak kilonun kontrol edilmesiyle ilaç kullanmadan da şeker düşürülür. Egzersiz kan şekerinin düşürülmesinde yapılması gereken en önemli aktivitedir. Egzersize bağlı olarak şeker nasıl düşürülür: Egzersiz sırasında dokuların enerji harcaması artar. Ve dokuların glikoz kullanımı artacağından glikoz vücutta depolanmadan enerjiye dönüşür. Bu da kan şekerinde düşmeye neden olur.

22 Mart 2013 Cuma

Şeker Hastalığı Tehlikesi


Genel olarak ellili yaşlarda kendini gösteren şeker hastalığının tehlikesi gözle görülür şekilde tehlikelidir ve küçümsenmemelidir. Belli bir yaştan sonra yakalanılan bu hastalığın Türk toplumunda dört kişiden birinde bulunmaktadır. Çağın önde gelen kanser ve kalp kriziyle aynı seviyede olmasa da sayı olarak fazla orandadır.

               Atardamarların zarar görmesiyle başlayan Şeker Hastalığı Tehlikesi’nde öncelikle olarak korunması gereken yerlerin başında eller ve ayaklar gelmektedir. Yaraların geç iyileşmesi bakımından elin herhangi bir yerinde oluşan kesiğin iyileşmesi haftaları alırken. Ayağınızda oluşan küçücük bir yaranın korunmadığı yahut tedavi ettirilmediği takdirde büyümesi halinde mikrop yayılır ve birçok hastada kangren gibi kötü sonuçlara varılmıştır.

            Damarlarda oluşan hasar yüzünden dokularınıza  kan gitmez ise gözlerde körlük kısmi ya da tamamı felç kalp krizi gibi başlıca hastalıkları beraberinde getirebilmektedir. Kesin bir dille stresten ve üzüntüden uzak durmalı ilaçlarınızı aksatmadan kullanmalısınız. Dikkatli korunmadığı ve doktor kontrolü tercihi hariç şeylerin kullanımı sonrası kişilerin vahim neticelerle karşılaştıkları ve devamında başka hastalıkların da kapısına davetiye çıkardığı bilinmektedir.

               Çoğu insan tarafından pekte ciddiye alınmayan Şeker Hastalığı Tehlikesi altındaysanız yahut adaysanız. Sizde de devamlı olarak halsizlik iş yapma istememe asosyal olma geceleri sürekli olarak tuvalet ihtiyacı hissetme aşırı su içme ya da hiç su içememe görmede sorun ya da bayılacakmış hissiyle görememe gibi bir sorunlar yaşadığınızda hemen en yakın hastaneye gidin ve kesinlikle ertelemeyin. Unutmayın ki sağlık asla şakaya gelmez.

18 Mart 2013 Pazartesi

Şeker hastalığında beslenme

Günümüzde insanlarımızın arasında şeker hastası olan kişilerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Halk arasında şeker hastalığı diye bilinen diyabet pankreastan salgılanan insülin (kan şekerini düşürür)  hormonunun yetersizliğinden dolayı kandaki şeker miktarının yükselmektedir. Bu nedenle hastalıktan korunmak için veya hastalık evresinde doğru beslenmek çok önemlidir. Peki, Şeker hastalığında beslenme nasıl olmalıdır?

                 Öncelikle şeker hastası olan bir kişi ideal kilosuna ulaşmalı ve öyle kalmalıdır. Sık sık azar azar beslenmeli ve öğün atlamamalıdır. Öğün araları 25- 3 saat kadar olmalıdır. Genelde aynı saatlerde beslenmeye dikkat etmelidir. Karbonhidratlı yani şekerli besinler tercih edilmemelidir. Çünkü şekerli besinler kan şekerinin kontrolünü zorlaştırır. Karbonhidratlı besinler derken kastettiğimiz; ekmek makarna reçel pasta çikolata gibi şeker içeren gıdalardır.

             Şeker hastalığında beslenme de dikkat edilecek hususlardan bir diğeri de protein ağırlıklı beslenmeye özen gösterilmeli kırmızı et yerine beyaz et tercih edilmelidir.   Günde et süt yumurta gibi besinler tüketilmeye dikkat edilmeli ve sebzeler az suyla pişirilerek tüketilmelidir. 

Lifli(posalı) besinler tüketilmesine özen gösterilmelidir. Kuru baklagillerden; kuru fasulye nohut mercimek barbunya kepekli tahıllardan; esmer ekmek bulgur kepekli pirinç sebze ve meyve ağırlıklı beslenilmelidir. Doymuş yağ içeren bitkisel margarinler yerine doymamış yağ içeren sıvıyağlar 
kullanılmalıdır. 

Ayrıca acil durumlarda kan şekeri normal değerlerin üstündeyse şeker seviyesini dengeye getiren ilaçlar kullanılmalıdır. Unutmayalım ki acil zamanda şeker ilaçları hayat kurtarır.
                 Sonuç olarak; sağlıklı ve dengeli beslenmeye özen gösterilmelidir. Çünkü şeker hastalığında beslenme çok önemlidir. 

15 Mart 2013 Cuma

Kabızlık için şifalı bitkiler

Kabızlık problemi herkesin karşılaşabileceği bir rahatsızlıktır. Bağırsaklardaki hareketlerin yetersiz kalması ile ortaya çıkan rahatsızlık bazı bitkiler ile önlenebilir. Kabızlık için şifalı bitkiler adı altında pek çok bitkiye ulaşabilmemiz mümkün. Mesela pırasa erik kiraz üzüm zeytinyağı ve şalgam gibi bitkilerin kabızlığa iyi geldiği bilinir. Diğer bir bitki ise elma. Kabukları ile birlikte yenen elma kabızlığa iyi gelir. Frenk üzümünün yapraklarından yapılan çay gül yapraklarından yapılan reçel yine kabızlığa iyi gelen bitkiler arasında yer almaktadır.

            Kabızlık ilk zamanlarda çok önemsenmeyen bir problem olarak görülür. Ancak ilerleyen zamanlarda daha ciddi bir hal alır ve bu aşamada bu problemden kurtulmak o kadar basit değildir. Hatta kabızlık daha ciddi hastalıkların da habercisi olabilir. Bu nedenle tedavisine en yakın zamanda başlanmalıdır.

            Kabızlık için şifalı bitkiler ile tedavi görülebilir. Farklı bitkilerin bu hastalığa engel olmasından yararlanılarak tedavisi sağlanabilir. Kabızlık için şifalı bitkiler yeterli olmadığında ise bunun için hazırlanan ürünler kullanılabilir. Kabızlık tedavisi için geliştirilen ürünler son zamanlarda bu tedavide sık sık kullanılır durumda. Bu ürünlerin faydası yadsınamaz.

            Çok ciddi bir rahatsızlık olarak görülmeyen ancak sonralarında önemli bir probleme dönüşen ya da ciddi rahatsızlıkların habercisi olan kabızlık problemi tedavi edilebilir bir hastalıktır. Gerek şifalı bitkiler gerekse bunun için geliştirilen ürünler yardımıyla bu hastalık tedavi edilebilir.

12 Mart 2013 Salı

Demir eksikliği zararları

            Kadınlar bebekler ve hamilelik sürecinde olan bayanlarda sıklıkla görülen demir eksikliğine bağlı kansızlıklar gün geçtikçe artmaktadır. Erkeklere nazaran kadınların demir ihtiyaçları daha da fazladır. Kadınlarda hamilelik lohusalık aşırı adet kanamaları gibi problemlerde demir eksikliği görülebilir. Erken yaşta başlayan demir eksiklikleri ileriki yaşta çeşitli sağlık sorunlarına zemin hazırlar.

            Demir eksikliği zararları vücutta farklı deformasyonları meydana getirir. Vücuttaki demir oranının azalması ile baş dönmeleri aşırı yorgunluk halleri tırnak kırılmaları iştah kaybı dikkat azalması hafıza sorunları baş ağrıları kolay üşüme nefes darlığı gibi sorunlar ile baş göstermektedir. İlerleyen evrelerinde zararları artmakta ve şikâyetler çoğalmaktadır. Demir eksikliği zararları vücudun her bölgesini etkileyecek biçimde ilerlemektedir.

             Çocukluk döneminde baş gösteren demir eksikliği problemi ileriki dönemlerde dikkat kaybı iştahsızlık zekâ problemleri dayanıksız bir bağışıklık sistemi gibi sorunları meydana getirir. Kansızlık çeşitli testlerle belirlenen bir rahatsızlıktır. Tedavi süresinde kansızlığa yol açabilecek unsurlar belirlenir ve ona göre bir tedavi metodu uygulanır. Bunlara uygun olarak vücudun günlük ihtiyacını karşılayacak demir içerikli çeşitli yiyeceklerin tüketilmesinde yarar vardır.


 Günlük demir ihtiyacını karşılayacak şekilde demir içerikli yiyecekler düzenli olarak tüketilmelidir. Vejetaryen beslenen kişilerde bu beslenme modülü daha fazla olmalıdır. Bu vitaminlere ek demir oluşumunu sağlayan demir içerikli ilaçlar ile de olumlu sonuçlar alınabilir. Doktor kontrolünde yapılan ve de izlenilen yol neticesinde ilaç tedavisi uygulanabilir.

10 Mart 2013 Pazar

Şeker Hastaları

            Kalıtsal olarak bilinen ve diyabet adı verilen şeker hastalığı toplum içinde çok sık rastlanır. Oldukça risk taşıyan hastalık şeker hastaları için devamında güç bir yaşantı sunmaktadır. Pankreasın ürettiği insülinin yetersizliği veya etkisiz olmasından kaynaklanır. İnsilün yeterli miktarda alınamayınca şeker ve diğer besin öğeleri ihtiyaç duyulan hücrelere ulaşamaz. Bunun sonucunda hücreler şeker ihtiyacı hissederken kandaki şeker oranı normal değerlerin çok üzerine çıkar.
            Yükselen şeker hastanın vücudunda zehir etkisi oluşturarak tüm vücudu hücreleri olumsuz etkiler. Durum böyle iken hastanın günlük yaşantılarını devam ettirebilmesi için mutlaka uzman hekim tarafından belirlenen beslenme listesine mutlaka uyma zorunluluğu ilaç desteği ile tamamlanmalıdır. Vücut sürekli olarak bir miktar şekere ihtiyaç duyduğu için dikkat edilmelidir. İnsülin olarak bildiğimiz ilaç aslında bir hormondur ve pankreas tarafından üretilir. Şeker hastaları sık sık idrara çıkma durumu ile karşı karşıya kalırlar.
            Kan şekeri yükseldiği zaman böbrekler ememedikleri fazla şekeri dışarı atmak isterler. İdrarla atılan şeker dolayısı ile vücutta sıvı kaybına da sebep olur ve sonucunda ağız kuruluğu yapar. Hasta normalden daha fazla su içme isteği ile karşı karşıya kalır. Göz ile ilgili bulanık görme sorunları oldukça fazla rastlanan sorunlardan birisidir. Susuzluğun sebep olduğu bu durum gözü doğrudan etkilemektedir.
            Genellikle halsiz ve yorgun olan şeker hastaları hücreleri için yakıt görevi olan glikozu yeterli miktarda alamadıkları için bu durum onlar için oldukça sıkıntı verir. Bu kaybın yerine konabilmesi için vücutta birikmiş yağlar yakılmaya başlar ve kilo kaybı baş gösterir. Günde bir defa ölçülen kan şekerine bakılarak doktorumuzun vereceği ilaç tedavisi bu sorunları hafifletir.


6 Mart 2013 Çarşamba

Reflü Belirtileri

            Reflü belirtileri açısından bakıldığında aslında çok geniş bir alanı kaplamaktadır. Geneline bakıldığında bu reflü hastalığından şikayetçi olan kişiler açısından bakıldığında belirtileri iki ana grupta toplamak mümkün olmaktadır. Bunları  tipik bulgular ve atipik bulgular olarak isimlendirmemiz mümkündür.

            Reflü belirtileri sıralanırsa en tipik neden mide ve göğüste yanma hissinin olmasıdır. Bir başka belirti ağza acı, ekşi tatta sıvı gelmesidir. Mide ekşimesi de reflü belirtileri arasında yer almaktadır. Bir takım nedenlerden dolayı yediğimiz besinlerin tekrardan ağza gelmesi gibi belirtiler en sık karşılaşılan tipik reflü bulgularıdır. Bunların dışında aslında reflüye neden olabilecek birçok etken vardır. Bu çokluğundan dolayı da aslında birçok hastalık ile karışma riski olmaktadır.

            2. tip belirtiler olan atipik bulgular arasında en çok rastlanan belirti ise; kulak burun boğaz hastalıkları ile karışan bulgulardır. Çünkü bu tip reflü bulguları genelinde boyun kısmını ilgilendiren bulgulardır. Bunlara baktığımızda; ses kısılması ağız kokusu kronik denilen gıcık şeklinde öksürmeler yani kuru öksürük diş çürümeleri(diş hastalıkları ile de karışmaktadır.)kronik sinüzit gibi nedenler kulak-burun-boğaz hastalıkları ile karışan bulgulardır. Bir başka nedenler ise kalp rahatsızlıkları ile karışan bulgulardır.

            Bunlar; eğer mide fıtığına bağlı reflü var ise bu kalbe çarpıntı ve kalbe baskı uygulamaktadır. Bunun nedeni aslında mide basıncının artması ile yukarıya basınç olmasıdır. Ve kalpte aslında sorun olmamasına rağmen sanki sorun varmış gibi hissedilmesi sonucunda da reflü belirtileri kalp rahatsızlıkları ile karıştırılmaktadır. Bir uzman kişiye başvurulduğunda ilaç yardımı ile kolay bir şekilde tedavi edildiği bilinmektedir.

4 Mart 2013 Pazartesi

Karaciğer Yağlanması İlaçları



                Günümüzdeki önemli hastalıklardan birisi de karaciğer yağlanmasıdır. Karaciğer yağlanması başlıca iki sebepten kaynaklanmaktadır. Birinci sebebi ve en yaygın sebebi alkol kullanımından kaynaklanan yağlanmadır.

             Aşırı ve bilinçsiz alkol tüketimi karaciğerlerin yağlanmasına sebep olmaktadır. Bu ise devamında çok daha büyük hastalıları getirmektedir. Onun için karaciğer yağlanması ilaçları için söylenebilecek ilk söz alkol kullanımının sona erdirilmesidir. Yoksa bir taraftan ilaç kullanıldığı halde diğer taraftan alkol alınmaya devam edilirse bu durumda ilacın bir faydası görülmeyecektir. Bu sebeple karaciğer yağlanması ilaçları kullanan kişi eğer yağlanma alkol alımından kaynaklı ise mutlaka alkol alımını azaltması ve tamamen bitirmesi gerekmektedir.

                Alkol kullanımından kaynaklanmayan karaciğer yağlanmaları ise genelde; obezite şeker hastalığı metabolik sendrom trigliserid fazlalığı endüstriyel toksinler bakır depo hastalığı demir depo hastalığı kullanılan bir takım ilaçların etkisi karaciğer depo hastalığı ve sirozun ilk evreleri gibi sebeplerdir.
                Alkole bağımlı olmayan bu gibi sebeplerde karaciğer yağlanması ilaçları etkisini göstermesi için sebep olduğu hastalığı da tedavi etmek gerekmektedir. Örneğin obeziteden kaynaklı bir karaciğer yağlanması var ise mutlaka obezite ile mücadele etmek düzenli spor yapmak ve kilo vermek için çalışma yapmak gerekmektedir.

                Sonuç olarak karaciğer yağlanmasının tedavisi ilaçla desteklenmekle beraber asıl buna sebep olan hastalılarla da mücadele ederek de mücadele etmek gerekmektedir. Daha çok bitkisel tedavi ve ilaçlar ile birlikte spor en etkili yoldur.

28 Şubat 2013 Perşembe

Şeker hastalığına faydalı meyveler

           Şeker hastalığı kişinin yaşam ve beslenme tarzını değiştirmesini gerektiren bir hastalıktır. Bu hastalık sırasında kullandığınız ilaçlar ve ürünler olumlu sonuçlar vermektedir. Gene de hastalar özellikle beslenmelerine çok dikkat etmelidir; çünkü hastanın yedikleri kan şekerini doğrudan etkiler. Şeker düşürücü meyveler öğün arasında yenildiği takdirde hem hastaya hem de hastanın kan şekerine olumlu etki edecektir.

             Şeker hastaları meyve seçerken öncelikle bu meyvelerin sert olmasına dikkat etmelidir. Hiçbir meyveyi sulu ve yumuşak olduğu dönemlerde tüketmemeli alırken en sertlerini seçmelidirler. Mesela kavun kayısı şeftali gibi meyveler sulu ve yumuşak oldukları dönemde daha tatlı olurlar ve içerdikleri şeker oranı da sert oldukları döneme oranla daha fazladır. Bu yüzden şeker hastaları bu meyveleri alırken sert olmalarına dikkat etmelidir. Meyvelerin ekşi olması şeker oranının az olduğu anlamına gelmemektedir fakat gene de şeker düşürücü meyvelerin başında limon gelmektedir.

             Limon tansiyon hastalarına da iyi gelen mucizevi bir meyvedir ve kan şekerine de olumlu etkisi vardır. Meyve olarak tüketmek zor gibi görünse de damak tadı zamanla alışacaktır. Ayrıca bahsettiğimiz dilim dilim limon yemek değildir bir günde yarım limon tüketmek yeterli olacaktır. Ülkemizde pek sevilen bir meyve olmayan ahududu da şeker hastaları için faydalı bir meyvedir. Devamlı tüketildiğinde kan şekerinde düşüş sağladığı gözlenmiştir. Sağlığınız için bu meyveleri tüketmek yararınıza olacaktır. 

26 Şubat 2013 Salı

Şeker Hastalığına İyi Gelen Besinler


ŞEKER HASTALIĞINA İYİ GELEN BESİNLER

            Şeker hastalığı ülkemizde yaygın olarak görülen ve ilerlediği takdirde göz kalp-damar böbrek gibi organlarda kalıcı hasarlar bırakan bir rahatsızlıktır. Dünya genelinde de ölüm nedenleri incelendiğinde şeker hastalığı ilk beşin içinde yer almaktadır. Bu hastalıkta kullanılan ilaçlar hastalara iyi gelmektedir alınan sonuçlar olumludur; fakat bu durum hastanın her şeyi ilaçtan beklemesi ve yaşam standartlarını düzenlememesi için bir neden olmamalıdır.

            Bütün şeker hastaları yediklerine ve içtiklerine dikkat etmek zorundadır. Özellikle şeker düşürücü besinler tüketmeleri sağlıkları için faydalı olacaktır. Peki, nedir bu şeker düşürücü besinler? Öncelikle yeşil çay şeker hastalarının vazgeçilmezlerinden olmalıdır. Kilo vermeye de yardımcı olan yeşil çay şeker hastalığı dışında da pek çok hastalığa iyi gelmektedir. İkinci olarak tarçın şeker hastaları için ilaç niteliğinde bir besindir.

             Şeker düşürücü besinlerin başında gelen tarçın günde bir çay kaşığı tüketildiğinde kan şekerinin %10 ile %29 arasında düşmesini sağlamaktadır. Aynı zamanda kuvvetli bir antioksidan kaynağı olan üzüm çekirdeği şeker hastalarına faydalı bir başka besindir. Her gün tüketilmesi durumunda kan şekerini düşürmeye yardımcı olduğu gözlenmiştir. Bu besinler şeker hastalarının her gün tüketmesi gereken besinlerdir.

            Aynı zamanda tuz ve şeker şeker hastalarında mutlaka azaltılmalı mümkünse tamamen bırakılmalıdır. Organlara oldukça zararlı olan ve tedavi edilmediğinde körlük böbrek yetersizliği kalp damar rahatsızlığı gibi olumsuzluklara neden olan şeker hastalığı mutlaka takip edilmelidir. 

24 Şubat 2013 Pazar

Çocuklarda Reflü


ÇOCUKLARDA REFLÜ NEDEN KAYNAKLANIR?

            Reflü sadece yetişkinlerde değil çocuklarda hatta yeni doğan bebeklerde bile görülmektedir. Midedekilerin yemek borusuna geri gelmesi olarak tanımlanan reflü çocuğun yaşına göre değerlendirilmelidir. Yeni doğan bebeklerde görülen reflü bebeği şiddetli şekilde kusturur. Normalde bütün bebekler mama yedikten sonra kusar ama şiddetli kusmalar gözleniyorsa bebeğinizde reflü olabilir.
             Bu durum çoğunlukla korkulacak bir şey değildir; çünkü sebebi organların gelişimini tamamlamamış olmasıdır. Zaman içinde reflü tamamen azalır iki yaşında tamamen biter devam ettiği durumlarda ise ilaç tedavisi yararlı olmaktadır. Çocuklarda reflünün belirtileri kusma öksürük huzursuzluk ve uyku bozukluğu tükürme beslenme güçlüğü kakada ya da kusmukta kan görülmesidir. Genellikle çocuklarda reflü zamanla azalır ve ilaç tedavisiyle de kontrol altına alınabilir. Fakat beslenme yetersizliği yüzünden çocuğunuzda gelişim geriliği oluyorsa ya da beslenmeyi reddediyorsa; solunum kulak ve sinüs rahatsızlıkları yaşıyorsa durum tehlikeli olabilir bu durumlarda zaman geçirmeden uzman bir hekime başvurmanız gerekmektedir.

             Çocuklarda reflü bebeklerdeki reflüye oranla daha kolay teşhis edilebilmektedir. Bebek rahatsızlıklarına genelde gaz sancısı ya da yetersiz beslenme olarak tanı konulur reflü de bebeklerde zamanla iyileştiği için bu durum -istisnalar hariç- sorun olmaz. Çocuklar da ise teşhis daha kolaydır ve anne- babanın bu konuda bilinçli olması önemlidir. Reflüden korunmak için çocuğun beslenme düzeni ve tükettiği besinler dikkatle takip edilmeli gelişimine faydalı ürünleri tüketmesi sağlanmalıdır. 

21 Şubat 2013 Perşembe

Vucudumuzdaki Siğillere Çözüm


VÜCUDUMUZDA ÇIKAN SİĞİLLER VE ÇÖZÜMÜ

            İnsan vücudunun değişik yerlerinde ortaya çıkan ve et beni şekline görüntüsü olan kabarcıklara siğil denmektedir. İnsan türü papillomavirüs türü bir virüsün sebep olduğu hastalık virüsün derinin üst tabakasına yerleşerek bu bölgede hastalık oluşturması ile ortaya çıkar. Çıktığı bölgeye göre değişiklik gösterse de genelde deri renginde oluşumlardır.

             En yaygın siğiller ellerde ve parmak aralarında çıkanlardır. Bu tür hastalık en fazla küçük çocuklarda görülmektedir. Ayak tabanında çıkanlar derinin içine gömülü olmaktadır. Bu yüzden yürüme esnasında ağrı yapabilmektedir. Deri içinde bulunduğu için genelde nasır zannedilmektedir. Ayak tabanında oluşan lezyonlar vücut ağırlığı ile ezildiği için kanama yapabilmektedirler. Yüzlerde ve saçlarda da çıkabilen hastalık buralarda daha düz ve basık bir şekle sahip olduğu için gözden kaçabilmektedir.

            Genital bölgede çıkan siğiller hem erkekler de hem kadınlar da çıkabilmektedir. Cinsel temasla bulaşması ilişkilerde azami özen gösterilmesini gerektirir. Çok nadir olarak ortak banyo hamam özellikle alafranga tuvalet kullanımı hastalığın bulaşmasında etkilidir. Cinsel ilişkilerde prezervatif kullanılması bulaşıcılığı azaltacaktır. Siğil çözümü olan bir hastalıktır. Ancak virüs hastalığı olduğu için tekrarlama olasılığı yüksektir. Gerekli hijyen kurallarını uygulamak bulaşıcılığı biraz azaltabilmektedir.

             Hastalığın tedavisinde dondurma yöntemi olarak tarif edilebilecek kriyoterapi elektrokoterle yakma işlemi haricen kullanılan ilaçlar ve çok inatçı oluşumlarda lazerle yakma yöntemi kullanılmaktadır. Tıp dışında alternatif siğil çözümü yöntemlerine de başvurulmaktadır. Ancak kesin çözüm için bir uzmandan yardım alınması gerekmektedir.

18 Şubat 2013 Pazartesi

Viral Siğiller


           
VİRAL SİĞİLLER
            Viral siğiller  Human Papilloma Virüsü ( HPV) olarak adlandırılan virüslerin oluşturduğu enfeksiyondan kaynaklanır. Viral siğiller çoğunlukla el derisinde tırnak çevrelerinde görülebilmektedir. Viral siğiller zaman zaman ortaya çıkabildiği gibi sürekli olarak da deri üzerinde bulunabilir. El ve tırnakların dışında ayaklarda dudaklarda yüzde genital bölgelerde ve vücudun değişik bölgelerinde görülebilmektedir.  

            HPV ile enfekte olmuş deriye başka kişinin temas etmesiyle çoğunlukla virüs karşı tarafa bulaşır. Siğiller çoğunlukla deride kabarık ve koyu şekilde beliren yüzeyleri değişik şekillidir ve bazen ağrı verici olabilir.

            Elde ayakta ya da genital bölgede oluşan siğillerin tedavisinde alternatifler bulunmaktadır. Bunlardan ilki siğil yakma yöntemidir. Diğer adıyla koterizasyon siğilleri yakılarak tedavisine yönelik yaklaşımıdır. Bir diğer yöntem de halk arasında siğil dondurma olarak bilinen kriyoterapidir. Bu tedavi lezyonları ve deride bulunan  anormal çıkıntıların dondurulmasına yönelik bir tedavidir. İlk iki yöntem doktor gözetiminde uygulanması gereken tedavilerdir.

            Bunların dışında viral siğillerin bitkisel tedavi yöntemleri de bulunmaktadır. Doktor gözetimine gerek kalmadan bu yöntemle kişiler siğillere yönelik kendi tedavilerini gerçekleştirebilmektedir. Bu yöntemin diğer bir avantajı da diğerlerine göre daha ekonomik oluşudur. Yan etkileri yoktur ve deride iz bırakmazlar.

            Viral siğiller tedavi edilmesi gerekmektedir. Çeşitli cerrahi yöntemlerle ya da bitkisel yaklaşımlarla viral siğillere yönelik tedaviler bulunmaktadır. Kişiler önce doktorlarının önerisiyle durumlarına uygun siğillerine yönelik tedavi seçeneğini uygulayabilirler.

16 Şubat 2013 Cumartesi

Siğil Tedavisi

            Siğil bir virüs hastalığıdır ve bulaşıcı olmasından dolayı tehlikeli bir hastalıktır ancak tehlikeden kasıt hayatı tehlikeye yaratması gibi bir durum değildir. Vücutta siğil olarak tanımlanan görmekten hoşlanmayacağımız et benine benzer dokular oluşmaktadır. Vücudun her yerinde siğil görülebilmektedir. Elde ayaklarda genital bölgede ki burada kanser riskine neden olabilir bunun gibi pek çok yerde siğile rastlayabiliriz.

            Neden çıktığı konusu insandan insana temas yoluyla veya hayvandan insana temas yoluyla geçebileceği şeklindedir.  Bunların haricinde havuz kenarları gibi ortamda virüsü taşıyabilecek yerlerden dolayı virüs bulaşabilmektedir. Ancak bulaşması konusundan kasıt sağlam bir derinden değil o deri üzerinde bir yara zedelenen bir deri olması gibi durumlarda bulaşabilmektedir.

            Siğilin tedavisinde çıktığı bölgeye göre uygulanan pek çok tedavi yöntemi vardır.  Bu yöntemlerden biri ilaçlardır. Virüsün zayıflamasına neden olan veya bağışıklık sistemini kuvvetlendiren maddeler dışarıdan sürülerek uygulanan asitler veya cerrahi yöntemler var fakat çoğu insan cerrahi yöntemlere başvurmaktan çekinmektedir. Siğili dondurma veya yakma yöntemleri var. 

             En son olarak kullanılan siğilin tedavi yöntemlerinden biri ise lazer tedavisidir. Ancak lazer tedavisi bilindiği üzere çok yaygın olarak bulunmamakla birlikte pahalı olması açısından da son tercih sıralarında geliyor. Ancak siğil oldukça dirençli bir yapıya sahipse lazer tedavisine başvurmak artık son çözüm olabilir.

            Siğil kendiliğinden de geçebilen bir hastalıktır ancak bunun yanında siğilin tedavisi olduğunuz halde tekrarlama olasılığı da bulunmaktadır ancak tedavi edildikten sonra bu olasılığa pek rastlanmamaktadır.

14 Şubat 2013 Perşembe

En Etkili Siğil Kremleri


EN ETKİLİ SİĞİL KREMLERİ

            İnsan vücudunda zaman zaman çıkan et kabarcıkları siğil diye adlandırılmaktadır. Kabarık bir et beni görünümünde olan siğiller derinin kendi renginde ya da biraz daha kahverengi tonlarında olabilmektedir. Vücuda giren virüslerin yaptığı bir hastalıktır. Bulaşıcı etkisi vardır. İnsanlar hiç fark etmeden vücuda bir kesik ya da açık yaradan giren virüs zamanla hastalığa sebep olmaktadır.

             Birçok virüs vardır. Bazılarının kanser yapma olasılığı bulunmaktadır. Genital organlarda çıkan siğiller mutlaka bu yönden incelenmelidir. Siğillerin birçok tedavi şekli bulunmaktadır. En kesin çözüm elektrokoterle yakılmasıdır. Virüs hastalığı olduğu için tekrarlama riski her zaman mevcuttur. Tedavide ilaç tedavisi de yapılmaktadır. Siğil tedavisinde kullanılan siğil kremleri işe yaramaktadır.

            Kremler kriyoterapi uygulamasında olduğu gibi siğilleri dondurmaktadır. Dondurulan siğil on ila on dört gün arasında düşmektedir. Wartner isimli siğil kremi özellikle ayak tabanındaki ve eldeki siğillerde etkilidir. Ayrıca Histofreezer ve Aldara %5 isimli siğil kremleri de tedavi amaçlı kullanılmaktadır. Özellikle genital siğillerin tedavisinde etkili ilaçlardır. İlaçlar prospektüste yazan kullanım şekline aynen uyularak kullanılmalıdır. Şayet siğillerinizden kurtulmak istiyorsanız mutlaka kurallara uymak gerekmektedir. Aldara kremin kullanım süresi yaklaşık 16 hafta sürmektedir.

             Uyumadan önce uygulanan krem siğil  bulunan bölgeye sürüldükten sonra altı ila sekiz saat ciltte kalması gerekmektedir. Histofreezer ise eczanelerde satılmayan bir üründür. Dondurma işlemini evde yapmanızı sağlamaktadır. Kullananlar siğil sorununu hallettiğini söylemektedir. Ancak ne olursa olsun mutlaka bir uzmana başvurmak en doğru yoldur. Sağlık ihmale gelmez. 

12 Şubat 2013 Salı

Siğil Çeşitleri


SİĞİL ÇEŞİTLERİ

            Siğilhuman papilloma (HPV) olarak bilinen virüs kaynaklıdır. Siğiller cildin üst tabakasına veya mukozaya yerleşen virüse ait enfeksiyonlar olarak tanımlanmaktadır. Yapılan araştırmalar siğilin 80'in üzerinde çeşidi olduğunu göstermektedir. En çok el ve ayak tabanında görülen siğil çeşitleri bulaşıcı olma özelliği ile dikkat çekmektedir.

            Siğillerin yapısı büyüklüğü çıktığı yere ve bölgeye göre değişmektedir. Genellikle cilt rengi ile aynı renkte kabarık nasırımsı sert bir yapısı vardır. El içi ve üzerinde çıkan siğiller genellikle parmakta parmak aralarında ve tırnağın etrafında çok fazla görülen siğiller  de vardır. Deri  yapısının bütünlüğünün bozulduğu yerlerde daha çok çıktığı bilinmektedir. Bu tür çocuklarda ve tırnak yiyen kişilerde sıklıkla görülür.

            Tırnak yemenin görüntüsünün çirkinliğinin yanı sıra böyle bulaşıcı bir rahatsızlığa da sebep olduğu görülmektedir. Bu nedenle acil önlem alınması gerekmektedir. Ayak tabanında görülen siğiller tek tek çıktığı gibi gruplar halinde de çıkmaktadır. Nasır şeklinde derinin içine gömülürler ve ağrıya sebep olurlar. Düz siğiller genellikle yüzde görülen ve daha çok yüz benleri ile karıştırılan türde siğillerdir. Genellikle güneş çili ya da yüz beni olarak nitelendirilirler. Çoğu zaman kahverengi ya da ten renginde ve çapları birkaç milimetre büyüklüğünde olmaktadır.

            Vücudun her yerinde görülen siğil çeşitleri arasında genital bölge siğilleri de bulunmaktadır. Bu siğiller de cinsel ilişki ile bulaşmaktadır. Görüntüsü karnabahar şeklinde olan siğiller vücudun her yerinde çıkabilmektedir. Çoğunlukla çocuk ve gençlerde düz siğil diye adlandırılan siğiller de bulunmaktadır. En çok el ve yüz bölgesinde görülürler. Kahverengi pembe ya da ten renginde oldukları gibi 2 ila 3 milimetre çapında olmaktadırlar.

10 Şubat 2013 Pazar

Rahim Ağzı Siğil Tedavisi



      Siğiller deride görülen bazen acısız bazen ise şiddetli acı ve ağrılara sebep olan bir cilt problemidir. Derinin altına yerleşen bir virüs yüzünden zamanla deriden dışarı doğru bir çıkıntı şeklinde oluşur. Elde ayakta yüzde hatta genital bölgede bile siğilleri görmek mümkündür. Bir cilt hastalığı olan siğillerden kurtulmak için çok fazla yöntem vardır.

Siğiller deri altına yerleşen bir virüsün buraya yerleşip çoğalması sonucu ortaya çıkar. Virüs canlıdır ve burada canlı kalmaya devam eder. Cildimizde her bölgede siğil görülebilir. En tehlikeli olarak görüleni ise rahim ağzında görülen siğillerdir. Bu bölgede görülen siğiller bulaşıcı özelliğe sahiptir.

Rahim ağzı siğilleri bulaşıcı olduğu için daha erken zamanda tedavi edilmelidir. Siğil tedavisinde son zamanlarda bitkisel ilaçlarda öne çıkmaya başladı. Özellikle rahim ağzı siğilleri bu ilaçlarla tedavi edilebilir. Çoğu ilacın aksine bunlarda yeniden oluşum gözlenmemesi ve tamamen bitkisel oluşu nedeniyle yan etkisinin görülmemesi bunların daha çok tercih edilmesini sağlıyor.

Siğil önemsiz olarak görülse de aslında ciddi bir cilt problemidir. Bir virüs vardır ve sizin cildinizde yaşamaya devam etmektedir. Bu yüzden siğilin ilk oluştuğu dönemden itibaren hemen tedavisine başlanmalı ve bu virüsten kurtulmalıdır. Sizler de el ayak rahim ağzı ya da yüz bölgenizdeki siğillerden kurtulmak istiyorsanız bunlara mutlaka dikkat edin. Virüsten kurtulduktan sonra tekrar aynı bölgede siğil oluşumu gözlenmeyecektir.

8 Şubat 2013 Cuma

Siğillere Veda Edin


SİĞİLLERE VEDA EDİN

            Siğil nedir? Siğil vücudun değişik bölgelerinde çıkan et beni şeklinde oluşumlardır. "Papovavirüs" grubundan bir virüsün sebep olduğu virütik bir deri hastalığıdır. En fazla el ve ayaklarda çıkan siğil vücudun başka bölgelerinde de çıkabilmektedir. Siğil deriden kabarık ve derinin renginde bir ya da birkaç tane olabilmektedir. Bazen o kadar çok oluşur ki eller siğillerle kaplanabilmektedir.

             Bu durum hasta kişi tarafından zor kabul edilir bir durumdur. Eller neredeyse kullanılamaz hale gelebilmektedir. Bu durum çok ender görülmektedir. Siğil genellikle çocuklarda görülmektedir. Bulaşıcılık özelliğine sahiptir. Deride bulunan bir yara ya da kesik bulaşıcılığı artırır. Siğille temas eden yara aracılığıyla vücuda giren virüs siğilleri oluşturmaktadır. İnatçı ve geçmeyen siğiller için tedavi yöntemleri bulunmaktadır. Bu yöntemlerle güle güle siğil demek mümkündür. 

            En fazla tercih edilen yöntemse siğilin yakılmasıdır. Elektrokoterizasyon denilen uygulama ile hastalıklı bölge yakılmakta ve temizlenmektedir. En etkili tedavi aracıdır. Bunun yanında dondurma yöntemi asit içeren ilaç kullanımı yanında lazerle yakma tedavisi de uygulanmaktadır. Lazerle yakma en son kullanılacak bir yöntem olmaktadır. Hem pahalı hem de çok yaygın kullanılmamaktadır. Cerrahi olarak kesip çıkarma yöntemi de fazla tercih edilmemektedir. Siğil virüslerin bulaştırdığı bir hastalık olduğu için zamanla tekrarlayabilmektedir.

             Çok ilerlemiş vakalar dışında hayatı olumsuz etkileyen bir hastalık değildir. Ancak el ve ayaklarda bunun dışında genital organlarda çıkan çok sayıda siğil birleşerek tepecikler oluşturduğu zaman hayat zorlaşmaktadır. Uygun bir tedavi yöntemiyle güle güle siğil demek gerekmektedir. Aksi takdirde rahatsızlık vermesi kaçınılmazdır. 

6 Şubat 2013 Çarşamba

Doğal Siğil Tedavisi


SİĞİLLERDEN DOĞAL YOLLARLA KURTULUN

            Siğil denilen rahatsızlık virüslerin neden olduğu bir enfeksiyondur. Bazen çok önemsemediğimiz bu hastalık virüs kaynaklı olduğu için çoğalma gösterebilir. Virüs derinin altına yerleşir ve burada çoğalmaya başlar bu da siğil oluşumunu beraberinde getirir. Virüs bu bölgede canlı kaldığı sürece siğilden kurtulsanız bile tekrar siğil oluşumu gözlenecektir.


            Siğil tedavisinde hem tıbbi hem de bitkisel birçok yöntem ve ürün kullanılır. Yakma yöntemi lazer yöntemi donduran ilaç yöntemi gibi birçok tedavinin yanı sıra doğal siğil tedavisi de uygulanan tedaviler arasında yer almaktadır. Doğal yollarla siğil tedavisi nasıl olur diye düşündüğümüzde; doğal ürünlerden yola çıkarak yapıldığını göreceksiniz. Bunlardan bazıları sarımsak kürü soğan kürü incir sütü söğüt yaprağı gibi yöntemlerdir.


             Bunlar sayesinde doğal siğil tedavisi sağlayabiliriz. Ancak bu virüs ile ortaya çıkan bir hastalık olduğu için kesin çözüm virüsün de ortadan kaybolmasıdır. Virüs orada kalmaya devam ederse sadece siğilin derinizde oluşturduğu çıkıntıdan kurtulursunuz. Orada bulunan siğilin düşmesi ya da kaybolmasının ardından tekrar aynı bölgede siğil oluşumları gözlenecektir.;


            Derinizde bulunan diğer rahatsızlıklar kadar siğilleri de önemsemeniz buna uygun tedaviyi uygulamanız gerekir. Hastalığa neden olan virüsü ortadan kaldırarak bu tedaviyi kesin olarak gerçekleştirmelisiniz. Aksi halde virüs çoğalmaya devam eder ve sonrasında da tekrar tekrar siğillerle karşılaşırsınız. Bunun için daha belirtileri başladığında tedavi sürecine girmelisiniz.

4 Şubat 2013 Pazartesi

Siğil Tedavisinde Yakma Yöntemi


SİĞİL TEDAVİSİNDE YAKMA YÖNTEMİ
            Siğiller insan hayatını olumsuz etkileyen ve hoşa gitmeyen oluşumlardır. Özellikle ellerde ve genital bölgelerde daha çok çıkan siğillerin yakılarak tedavisi mümkündür. Tekrarlama olasılığı bulunan siğiller takibi yapılması gereken hastalıklardır.

Özellikle kadınların genital bölgesinde çıkan siğillerin virüs tipi araştırılmalı ve takip edilmelidir. Çünkü bu virüslerin bazı türleri kadınlarda rahim kanseri oluşturma riski taşımaktadır. Genital siğiller genellikle cinsel yolla bulaşan hastalıklardır.


             Nadir olarak ortak banyo tuvalet gibi yerlerden de bulaşabilmektedir. Vücudun neresinde olursa olsun bu hastalıktan kurtulmak isteyen hastalar siğil yaktırmak yolunu tercih etmektedirler.

Tekrarlama riski  olan hastalık özellikle bağışıklık sisteminin zayıf düştüğü hastalık zamanlarında tekrarlayabilmektedir. Hastalık elektrokoter denilen aletlerle yakılarak tedavi edilmektedir. Bu aletler yüksek frekanslı RF dalgaları üretirler.

Oluşturdukları yüksek ısı sayesinde hastalıklı hücreyi yakarak yok ederler. Özellikle genital siğillerde yüksek ısı dalgaları ile siğiller tahrip edilerek yok edilmektedir. Siğil az ise lokal anestezi uygulanır. Lokal anestezide hasta olan bölge iğneyle uyuşturulur hasta acı hissetmez ancak yapılan işlemi algılar. Eğer siğil sayısı çok fazla ise genel anestezi uygulanır ve hasta uyutulur.


             Koter kalemi denilen uçla siğiller teker teker yakılarak çıkarılır. Yakma işleminden sonra yakılan bölgeye antiseptik ilaç sürülerek işlem tamamlanmış olur.

Siğil yaktırma
işleminden sonra hasta bölgenin doktorun uygun göreceği pansuman ve krem yöntemiyle bakımı yapılarak iyileşmesi sağlanmalıdır. Hastalıktan korunmak için temizlik ve hijyen kurallarını yerine getirmek gerekmektedir.


2 Şubat 2013 Cumartesi

Siğiller Ve Tedavi Yöntemleri


SİĞİLLER VE TEDAVİ YÖNTEMLERİ
            Siğillerin tıp dilindeki isimleri İnsan papilloma virüsüdür ve 100’den fazla çeşidi bulunmuş bir hastalık türüdür. Genelde el ve ayaklarda sık olarak görülen hastalığın birçok tedavi yöntemi bulunmaktadır. Deri altına yerleşerek burada hücrelerin yapısını bozarak çoğalırlar.

Siğiller bulaşıcıdırlar ve sürekli yayılırlar. Bu süreç değişkenlik göstermektedir kimilerinde haftalar içerisinde boyutları oldukça büyürken kimlerinde ise yıllar sürmektedir. Çirkin bir görüntüleri olmasına rağmen durdukları yerde ve yayılırken ağrı ve sancı gibi rahatsızlıklar vermemektedirler.


            Deri üzerinde kalın ve sert bir tabaka oluştururlar siğilleri koparmak ya da kesmek çok yanlış bir davranıştır bu siğillerin yayılmalarına sebep olacağından tedavi yöntemlerini kullanmanız gerekmektedir. Siğillerin tehlikeli türleri de vardır.  Genital bölgelerde görülen türleri de vardır erkek ve bayanlarda cinsel yolla bulaşabilen yayılan ve sık görülen bir türdür. Virüs erkeklerde idrar yollarının tıkanmasına kadar büyüyüp yayılabilmektedir. Bayanlarda ise doğumu engelleyecek kadar ilerleyebilmektedir.


            Günümüzde hemen her hastalığın tedavisi veya ilerleme sürecini yavaşlatacak yöntemler bulunmaktadır. Tamamen virüs kaynaklı olan siğillerden kurtulmanızın birçok yolu vardır. Günümüzde oldukça yaygın olan ve alternatif tıp olarak adlandırılan bitkisel tedavi yöntemleri oldukça yaygınlaşmıştır.

Bitkisel siğil tedavisi
bitkilerin faydası konusunda uzmanlaşmış kişiler tarafından hatta doktorlar tarafından bile kullanılmaktadır. Bilinen en eski tedavi yöntemi olup oldukça etkili sonuçlar almak mümkündür. Bitkisel siğil tedavisini konusunda uzmanlaşmış kişiler tarafından hazırlanıp uygulanması gerekmektedir.